2024/04/19

Son yılların dikkat çeken edebiyatçılarından Aleksandar Hemon, “Lazarus Projesi” adlı romanında çatallara ayrılan bir macerayı ustaca toparlıyor; ABD tarihindeki gizemli bir polisiye olaydan yola çıkarak Balkanlar’a kadar uzanıyor.

Lazarus-Projesi-Aleksandar-Hemon

 

Altı yıl önce öyküleriyle karşılaştığımda “Aleksandar Hemon adını çok duyacağız,” diye yazmıştım ve Hemon, Lazarus Projesi’yle son on yılın en dikkat çekici yazarlarından olduğunu bir kere daha ispatladı. Her yanı tutuşturabilecek bir ateşi kontrol altında tutmaktaki ustalığıyla, kurguyu kullanarak içeriği evcilleştirme becerisiyle yaptı bunu. Dokunulmaza dokundu ama bunu öyle sakince yaptı ki duygusal heyelanlar yerine düşünsel tartışmaları tetiklemeyi başardı. Kavga-gürültü daha iyi bir tanıtım yöntemi olabilirdi belki veya yazar konuyu ele alırken farklı bir çizgi izleyebilirdi –şan, şöhret, para getirecek seçenekler. Ama Bukowski ne demiş:

“Cadillac için, para için, kadın için yazacaksan yazma.”

Hemon da edebiyat ve tarihle gerçekten ilgilenenler için yazmayı seçmiş. Bir de kendi için elbette.  Sonuç, National Book Award adaylığı, New York Magazine Yılın En İyi Kitabı, Publisher’s Weekly Yılın En İyi Kitabı ödülleri…

 

 

KİM BU LAZARUS? 

Size Lazarus Projesi’ni özetlemeyeceğim. Okuyacaklarınız ilginizi çekerse kitabı alırsınız. Benim derdim yukarıda sıraladığım iltifatların boş olmadığını ispatlamak ve olası ukalaca yorumların –ki “Yahudi propagandası yapıyor” bunlardan biri- önüne geçmek. Daha da önemlisi “Kim bu Lazarus?” sorusunu yanıtlamak ama o Lazarus’un kim olduğunu ve herkesin niye onu gömülü tutmaya çalıştığını anlamak için önce ABD tarihinin kanlı sayfalarına tarafsız bir gözle bakmak gerekiyor.

olu-lazarus-ve-George-Shippy-lazarus-projesiBildiklerimize bakalım (kitapta yazan, edebi haliyle değil, Jewish Virtual Library gibi kaynakların araştırmalarına göre): 1908 yılı. Günlerden 2 Mart. Gecenin bir vakti Chicago Polis Müdürü George Shippy’nin evinin kapısı çalınıyor. Hizmetçi kapıyı açıp gelen kişiyi içeri alıyor. Bir saat sonraki resimdeyse davetsiz misafir ölü, ev sahibinin oğlu ölü, ev sahibinin koruması ölü. Ev sahibi Shippy, kolundan yaralanmış. Yedi kurşun yiyen ve hastane yolunda hayatını kaybeden davetsiz misafirin adı Lazarus Averbuch.

Shippy olayın hemen ardından kaleme aldığı raporda “Sicilya veya Ermenistan kökenli olduğunu sandığı birinin saldırısına uğradığını” dile getiriyor. (Burada edebiyatçıyla tarihçi farkına bir örnek; Kraus gibi tarihçiler polis müdürünün Lazarus’u Ermeni sandığını, gelenin RusYahudilerinden olduğunun kimlik tespitinde ortaya çıktığını yazar. Hemon’un romanındaysa müdür, gelenin Yahudi olduğunu bir bakışta anlamıştır.)

Yazılır yazılmaz gazetelere düşen rapora göre gelenin sağlam pabuç olmadığına kanaat getiren polis müdürü, adamı etkisiz hâle getirmeye çalışıyor. Ama cebinden çakısını çıkaran yabancı, Shippy’yi sağ kolundan bıçaklayıp elinden kurtuluyor, silahını çekiyor. İlk vurulan, gürültüyü duyup içeri dalan küçük çocuk. Shippy de oğlunu vuran adamı vuruyor.

Olayı duyan Yahudilerin ayaklanacağını sanırsınız ama cinayetin duyulmasını istemeyenlerin başında onlar var. Mesele Shippy’nin Lazarus’un Yahudi anarşistlerden olduğunu iddia etmesi ve zaten zor günler geçiren Chicago Yahudilerinin her Yahudi’nin anarşist olmadığını ispatlama endişesi.

HİKÂYELER İÇ İÇE GEÇİNCE 

Üstünkörü bir soruşturmanın ardından olayın nefsi müdafaa olduğuna karar veriliyor ama gerçekte neler olduğunu bugün de bilmiyoruz.

Aleksandar-Hemon “Hassas bir konu” derken ne kastettiğimi şimdi anlıyorsunuzdur. Aleksandar Hemon patlayıcı bombayı etkisiz hale getirmeye çalışan birinin ustalığıyla iki göçmenin hikâyesini birbirine karıştırarak, Lazarus vakasının yan yana konulduğunda tehlikeli olabilecek unsurlarını birbirinden ayırmış. “İkinci göçmen kim?” derseniz, oldukça otobiyografik bir karakter: Vladimir Brik. Hemon gibi kuşatma öncesi Saraybosna’dan ayrılmayı başarmış Boşnak göçmenlerden. Hemon gibi o da yazar. Lazarus vakasını araştırması için ona para veriyorlar, Brik de Lazarus’u çözebilmek için geçmişi kurcalıyor. Ukrayna, Bosna Hersek… Yol nereye götürürse.
Elbette kendi geçmişiyle (veya Hemon’un geçmişiyle) de yüzleşiyor yol boyunca. Lazarus Projesi ilerledikçe Lazarus ve Vladimir hakkında yeni detaylar öğreniyor, yeni insanlarla tanışıyoruz. Vladimir, Lazarus’u kurgularken Hemon da Vladimir’i kurguluyor. Sayfalar ilerledikçe geleceğe değil geçmişe gidiyoruz. Hemon, geçmişin karanlığını geleceğe umutla bakarak dengeliyor. İçiniz kararmıyor –yazarın ustalığı sayesinde. Yoksa konu kolay yutulacak lokma değil. Hüngür hüngür ağlatmamayı seçmek yazarın tercihi.

lazarus-projesi-kitaptan-sayfalar Bu bir edebiyat eseri, zaten “Katil kim?” diye okumayacaksınız. Keşfedilecek karakterler, rotalar var. Tarih var. Donanımlı okununca daha çok zevk alınacak veya karşı çıkılabilecek bölümler var. Ama yazıyı bitirmeden daha biçimsel detaylara değinmek istiyorum:  Everest’ten Seda Çıngay çevirisiyle çıkan kitaba çok özenilmiş. En son ne zaman içinde resim ya da fotoğraf olan bir kitaba denk geldiğimi hatırlamıyorum bile. Kara sayfalar muhteşem bir fikir. (Başar Başarır’ın Düzenboz’undaki beyaz sayfaları hatırlattı.) Çeviri, editör elinden geçse fena olmazmış. Doğru olan ama güzel olmayan cümleler, diyaloglar var. Biri uğruna diğerinden fedakârlık edilecekse bu tür romanlarda oyunuzu şiirsellik lehine kullanmalısınız. Cümleler yer yer çok zorlama.
Arka kapakta büyük eleştirmen James Wood’dan alıntı. Yazarı Nabokov’a benzetip romana “görkemli’ demiş. İç kapakta Chicago Tribune’den alıntı var, yazar adı yok ama her kimse o da romana “görkemli” demiş. LA Times “muhteşem” diyerek olaya çeşitlilik kazandırmış. (Şimdilerde bütün kitaplar “enfes”, daha azı kesmiyor.) Bunlara rağmen, Lazarus Projesi şu günlerin en iyi kitaplarından… Hele Balkanlar’ın tarihiyle ilgileniyorsanız.

Zeynep Heyzen Ateş

heyzen@mail.org

(Bu yazı 15 Mart 2013 Cuma Günü Aksam.com.tr’de ve Akşam Gazetesi Kitap Eki’nde yayınlanmıştır.)

Yorum Yapmasam Olmaz :)