Kendi tabiriyle akılalmaz bir sosis makinesiydi Agatha Christie. Ünlü yazar kendisini böyle tanımlayarak ne kadar çok üretken olduğunu söylüyordu. Üretkenliği karşılığında kitapları iki milyardan fazla satıldı. Üstelik kendisi bu işe “Dedektiflik hikayesi yazmaya çalışmak eğlenceli olur” diyerek başladığını söyledi. Yazdığı polisiye kitapları nedeniyle “Suçun Kraliçesi” ilan ettiğimiz Christie, tek bir cana zarar vermeden kendisini inanılmaz derecede zengin etmeyi başardı.
KİTAPLARINDAKİ ZEHRİN SIRRI
I. Dünya Savaşı sırasında dispanserde çalışan Christie, zehirler ve insan bedeni üzerindeki etkileri konusundaki bilgilerini geliştirdi. “Bana oynamak için şöyle güzel bir ölümcül şişe verin, keyfime değmeyin,” diyecek kadar zehirlerle
ilgileniyordu. Gerçekten de Christie romanlarına baktığımızda cinayetlerin yarısı zehirlenmeyle ilişkilendirilebilir.
CHRISTIE’NİN POIROT’A NEFRETİ
Yazarın romanlarının en ünlü karakteri olan şaşmaz dedektif Hercule Poirot aslında Christie tarafından hiç sevilmezdi. 1926 yılında Roger Ackroyd Cinayeti romanıyla kendini beğenmiş Belçikalı dedektifi yaratan Christie 1930’larda Poirot’u “katlanılmaz” bulduğunu söyledi. 1960’larda ise Poirot’u “bencil, tuhaf tip” olarak nitelendirdi. “Hiç dayanamıyorum ona, ama devam etmek zorundayım çünkü insanlar onu çok istiyor” diyerek Poirot’a karşı olan hislerini dillendirdi. Poirot ismi, Fransızcadaki pırasa sözcüğünden geliyordu.
Christie üzerinde bir buçuk yıl çalıştığı ilk romanı “Styles’daki Esrarengiz Olay” isimli kitabı o kadar az sattı ki, yazar tek kuruş bile kazanamadı. O zamanlar kim derdi ki bu kitabın yazarının doksan üç kitabı, on yedi oyunu ve Mary Westmacott takma adıyla yazılmış altı aşk romanı yayımlanacak? Üstüne bir de kitapları 103 dile çevrilecek? Shakespeare’in kitapları bile bu kadar çok dile çevrilmedi!
Dünyanın en başarılı yazarı olsa da Christie’de elbet kusursuz değildi. Kendisinde disagrafi yani yazma bozukluğu sorunu vardı. Bu nedenle yazıları okunur biçimde değildi. Dolayısıyla tüm romanlarını kendisi yazmak yerine dikte ettirdi. Zavallı sekreter, umarız fazladan tehlike primi almıştır!
Değişik bir kadın şu Christie! Yazarın otobiyografisinde bir gün tenis ağına takılan bir kirpiyi kurtarabilmek için onu kloroformla bayılttığı yazıyor.
“SUÇLULARIN KRALİÇESİ”NİN AŞK HAYATI
Gelelim Christie’nin aşk hayatına. Yazar özel hayatında maalesef çok başarılı değildi. İlk evliliği 1928’de Archie’nin kendisini aldattığını öğrenmesiyle bitti. 1930’da kocası olan arkeolog Max Mallowan tarafından yine aldatıldı! Ancak bu defa aldatılmayı sineye çeken Christie evliliği kırk yılı aşkın süre devam ettirdi. Yine de Max Mallowan’ın evliliği süresince pek çok metresi oldu ve Christie’nin ölümünden sonraki yıl onlardan biriyle evlendi.
ESRARENGİZ BİR OLAY
Christie’nin yaşadığı en esrarlı olay ise 36 yaşındayken esrarengiz bir şekilde on bir gün ortadan kaybolmasıydı. Polis ilk önce cinayetten şüphelendi. Meraklı bir garsondan gelen istihbaratla yetkililer Agatha’yı sonunda sahte bir isimle kaldığı otelde buldular. Yazar o sırada unutkanlık yaşadığını söylese de aslında kocası olan Archie’ye kızarak onu metresinden vazgeçirmek için tüm olayı planlamıştı. Ancak Agatha’nın planı işe yaramadı. Çift iki yıl sonra boşandı.
Romanlarının çoğu sinema ve televizyona uyarlanan Christie bunların çoğundan nefret ettiğini söyledi. Ancak kendisine Akademi Ödülü Adaylığı kazandıran “Doğu Ekspresi’nde Cinayet” ’in 1974 tarihli film uyarlamasından tatmin oldu.
1976’da son yolculuğuna uğurlandığında dünyanın en ünlü polisiye yazarıydı. Guinness Rekorlar Kitabı onu tüm zamanların en çok satan kurgusal roman yazarı olarak kabul etti. Yazarın Londra’da sahnelenen “Fare Kapanı” dünyanın en uzun süre sahnelenen tiyatro oyunudur.
Son olarak Agatha Christie’nin otobiyografisinde yazdığı sevmediklerine yer verelim:
“Kalabalık, insanlar arasında sıkışıp kalmak, yüksek ses, gürültü, uzatmalı konuşmalar, partiler, özellikle de kokteyl partileri, sigara ve genel olarak dumanlı şeylerin içilmesi, her türlü içecek, marmelat, istiridye, ılık yemek, gri gök, kuşların ayakları.” Son ve en kesin olanı ise, “Sıcak sütün tadı ve kokusu.”