Çünkü bize hayat diye sunulan şey, aslında can sıkıntısının ve zorla kabul ettirilen ‘yetmezlik duygusu’nun ta kendisi… ‘Trainspotting‘in çok başarılı şekilde sinemaya da uyarlandığını hatırlatıp, filmin daha başlangıcında, anti-kahramanımız Renton’un neler söylediğine kulak kabartırsak, söylemek istediklerimiz sanırım yerli yerine oturur:
Farkında değiliz ama, tüketim toplumuna geçtiğimiz andan itibaren bizler, yani uyuşturucuyla ilgisi olmayanlar, ‘altın vuruşu’ yaptık aslında. Gerçekten geçmiş olsun hepimize. ‘Hayatı seçmemeyi seçemediğimiz için!’
‘Seç! Sonsuz seçenekler arasından daima, ama daima kendini seç! Cilalı görüntüler üzerine hayatı seç, tükenerek ve tüketerek yaşamayı seç! Adam satmayı seç, içi kof ama dışı ışıltılı şeylerin hüküm sürdüğü dünyada sen yalnızca kendi façanı parlatmayı seç! Beğenmeyi değil, beğenilmeyi; sevmeyi değil, uyuşturmayı; acı ile değil, haz ile dibe vurmayı seç! Ekrana yansıyacak görüntüyü sen seç! Ve tüm seçimlerin tükendiğinde, tükenecek şeyler de sona erdiğinde, yine de yaşamayı seç! İmaj çağında yaşamayı seç! Durma, seç!’
Okuyacağım! Yasakçı zihniyete inat okuyacağız Sevgili Altay Öktem. Yazı için teşekkürler.