
İlkokul arkadaşlarım daha İstanbul’daki “Dudullu” semtinin varlığından tamamen bihaberken ben, İmes’teki fabrikamızın önündeki söğüt ağacının tepesinde otururdum.
Kabin, buton, ray, regülatör, kumanda panosu… Bu kelimeler daha dağarcık kelimesinin kendisinin zihnime yerleşmesinden çok çok önce, kelime dağarcığımdaki yerlerini almışlardı. Hepsi bir yana, aralarında en sevdiğim “revizyon kutusu”ydu. Nedenini bilmiyordum, dış görünüşünün öyle çok da bir albenisi yoktu, alt tarafı üzerinde düğmeler bulunan bir kutuydu. Neyi revize ediyordu? Revize etmek de ne demekti? Bir önemi yoktu. Revizyon kutusu güzel bir şeydi. O olmadan asansör olmuyordu.
Dedemin edebiyata ve sinemaya yakınlığının aksine babam, makine mühendisi olmayı seçmişti. Makine mühendisi olacaktı ama dedemin yazıhanesindeki mesailerden, hatta dergi/ansiklopedi fotoğrafçılığından geçen bir yolculuktu bu. Ben dedemin Erenköy’deki evinde, eski kitapların sarhoş edici kokusuyla geçirdiğim uzun saatlerden sonra rotayı edebiyata doğru geri kırdım. Kırdım kırmasına ama tıpkı babamın kağıt kokusu yutması gibi ben de kaynak makinesinin kokusuna aşina oldum ister istemez. Haznelerinde suyla karıştırılmış bor yağı yüzen –süt gibi beyazdır.- şerit testerelerin, çelik halat makaralarının, taze preslenmiş sacların hafızamdaki görüntüleri, çocukluğumdan bugüne kadar benimle birlikte geldi. Kat ve kabin kasetlerinin içlerindeki ampulcükleri ve adını bilmediğim daha bir sürü minicik parçayı o fabrikada birbirlerine monte ettiğim bile olmuştu. Legoyla oynamaktan çok da bir farkı yoktu.
Yıllar, babamın gittiğimiz her yerde asansörleri incelemesiyle geçti. Bakıyor, dokunuyor, butonlarına basıyor; adeta asansörle bizim anlamadığımız bir dilde konuşuyordu. Schindler vardı, Otis vardı; Kone, Kleemann… Ben, babamın yanımda olmadığı zamanlarda da asansörleri incelemeye devam ediyor, hangi firma yapmış diye bakıyordum; sanki çok anlıyormuşum gibi… Tanıdığım bir isim görürsem seviniyordum. Schindler, Otis, Kone, Kleemann ve daha birçoğu zihnimde yaşayan, gerçek karakterlere dönüşmüşlerdi.
Asansörler hakkındaki teknik bilgim, gerçek bir mühendisin yanında “hani o bi’ parça var ya, böyle şu uzun şeyin içinde olan, şeyi şey yapan” düzeyinde kalıyordu. Asansörden hiç anlamayan insanların yanındaysa “revizyon kutusu, diktatör lastiği, yeşil etiket, Modül H, AT Uygunluk Beyanı” gibi anlamlarının içini dolduramadığım ama kulağa çok havalı gelen terimlerle, dinleyenlerde adeta tılsımlı bir etki bırakıyordum. Asansörün kapısındaki siviçi ufak bir dokunuşla kaldırıp kapının kapanmasını nasıl önleyeceğimi biliyordum, sihirbaz gibi bir şeydim. Nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bir gün biriyle asansörde kalırsam ne yapacağımı aniden biliverecekmişim gibi bir özgüvenle sakinleştiriyordum asansörden biraz çekinen arkadaşlarımı.
Almanya’da yaşadığım dönemde babam beni ziyarete geldi. Stuttgart Belediye Binası’ndaki antika asansör, sanırım koca Almanya’da ilgisini en çok çeken şeylerden biri oldu. Stuttgart’ın bembeyaz kütüphanesini gezerken ben edebiyatın büyülü dünyasına doğru çekilirken o, asansörle ilgili kitapların onu -bu sefer de Alman dilinde- yanlarına çağırışına kulak veriyordu.
Stuttgart’taki kütüphanede asansörlerle ilgili kitapları aradığımız güne kadar mekanik bir kutu olan asansörü, ince ruhlu edebiyata ilham kaynağı olacak bir tema olarak düşünmemiştim hiç.
23-26 Mart 2017 tarihleri arasında Tüyap’ta düzenlenen 15. Uluslararası Asansör Fuarı’nda geçirdiğim şu günlerde, üzerime nişan alınan bütün o teknik ve mekanik kelimelere, Eskimeyen Kitaplar-Editör kartvizitimle karşı koyuyorum.
– Ben aslında edebiyatçıyım ama asansörlerin arasında büyüdüm.
Bizi aşağıdan yukarıya, bazen de bir noktadan öbürüne taşıyan (Taksim’deki Tünel örneğindeki gibi) asansör, sadece hayatımızı kolaylaştırmakla kalmamış; aslında kağıtlara da izini bırakmış.
İçinden asansör geçen kitaplar:
Asansörde Eşek Var – Sacettin İnce
Asansör – Beyza Alkoç
Asansör ve Dario Moreno Anıları – Yaşar Aksoy
Asansör – Calson Whitehead
Asansördeki Kadın – Helene Tursten
İçinden asansör geçen çocuk kitapları:
Tuhafliklar Asansörü – Ayşe Sevim
Charlie’nin Büyük Cam Asansörü – Roald Dahl
Atarlanan Asansör – Şebnem Güler Karacan
Asansörün tekniği üzerine bir kitap:
Asansör Tekniği – İbrahim G. Kan
İzmir’de bulunan “Tarihi Asansör” (1907)
Stuttgart Mercedes Müzesindeki son teknolojik asansörler (2017)
See you later, elevator!