
Başlıkta olduğu gibi bu kitapta “Erkeğin Adı Yok”. Duygu Asena’nın yazdığı ölümsüz eser “Kadının Adı Yok” romanındaki gibi burada da bir erkeğin ama ‘ farklı bir erkeğin ‘varoluş çabası ve acılarının sırları var. Romanı tanımlayan en güzel cümle bu olabilir diye düşündüm okurken. Bora’nın Kitabı; kendin olabilmenin mücadelesi.. Kendi olamamanın yarattığı girdap ve gittikçe bir yün yumağı gibi düğüm düğüm olan ilişkilerin hikayesi aslında.

Siz beni tanımasınız
Uzaktan geliyorum
Şiirin satırlarında saklı kimliğim
Kavak yellerinden gizlidir
Cevval bir kısrak gibi oynak, esmer güzelliğim.*
*Ayşe Kulin, Saklı Şiirler, “Şiirin Satırlarında Saklı Kimliğim”
Böyle başlıyor Bora hikayesine. Fırtınalı bir gecede doğan ve aynı o gece gibi hayatı hep fırtınalı denizlerde geçen bir genç. Bora asıl adı değil kahramanımızın aslında..Gerçek adıyla Bedrettin. Bedri, Bedros ya da köydekilerin tabiriyle Kıvırcık da deniyordu oralarda. Ama İstanbul’da kendine kurduğu yeni kimliği ve hayatıyla Bora’ydı. Ama kimse bilmedi çok sevdiği kan kardeşinden başka, hayatının aşkı, ona “Işık” adını verdiği sevgilisi bile. Bora, Anadolu’nun güzel coğrafyamızın bilinmeyen bir köyünde fırtınalı bir gecede dünyaya geliyor. Çocukluğu boyunca en yakın arkadaşı bellediği Recep ve ayağı hafif aksak kız kardeşi Cemile ile anlaşıyor. Bora’nın hikayesi; daha küçücük yaşlarda küçük insanların, küçük dini dünyalarında oradan oraya atılan, hor görüle, yemek yapmaktan hoşlandığı için erkek olarak görülmeyen, her akşam gittikleri Kör Hoca’nın Kuran kursunda hocanın yardımcısı tarafından da tecavüze uğramasıyla başlıyor. Tutunduğu tek dal ise en yakın arkadaşı, sırdaşı, acıdaşı olan Recep. Her şeyini onunla paylaşıyor ve bir çözüm üretmeye, anlamaya çalışıyorlar. Hayatın içinde kaybolmuş iki küçük çocuk. Ve bir de Bedri’nin en değerlisi onu anlayan ailesindeki tek insan Cemile, ayağı aksak olduğu için hor görülen Cemile. Bedri; Lise çağlarında Receple birlikte oradaki dağdaki bir mağarada şans eseri buldukları sigara ve uyuşturucuyu gizli gizli satmaya başlıyorlar. Ve Bedri’yı hapisten kurtarmak için yaşını bütüyüp askere yolluyorlar. Sevdiği iki insanı arkada bırakan Bedri, askerde uğradığı muamelelere rağmen bir daha dönmemek üzere yurdundan ayrılıyor ve kimsenin onu arayıp bulmaması için de adını Bora olarak değiştiriyor. Hayatın merdivenlerini yavaş yavaş çıkan Bora, İstanbul’a geldiğinde bir gün karanlığının ışığı dediği o adama, hayatının aşkıyla tanışıyor. Hayatının aşkı ve o birbirilerini kimliklerini yeniden keşfededursun, genç adamın geçmişi yakasını bırakmıyor.
Bir erkeğe aşık olmak suç mu? Kendin ve Özgür olmak?
Yoruldum! diyor..Önce gerçeğimi kendime kabul ettirirken yoruldum! Sonra gizlerken… Daha sonra yüzleşirken… Kendim olmaya hakkım olduğunu anladığımda… Kendimle barışırken… Gerçeğimi başkalarına kabul ettirmeye çalışırken… Benim gibi binlerce, on binlerce insanın var olduğunu öğrenirken… Yoruldum! Hırsız ve arsız kuşlar, diyor.. Beni aralarına alıp havalandıracaklarını bilsem, bulutlara bulutların ardına, yıldızlara, güneşin çok ötesine götüreceklerini, hemen barış ilan edeceğim martılarla, kulları köleleri olacağım.
Bu roman aslında tek bir Bora’nın hikayesi değil ülkemizdeki tüm Bora’ların hikayesi… Bana sorarsanız her iki kitabı da en kısa zamanda kitaplığınıza eklemenizi tavsiye ediyorum. Keyifli Okumalar 🙂
BORA’NIN KİTABI
Kitabın adı: Bora’nın Kitabı
Yazar: Ayşe Kulin
Tür: Türk Edebiyat / Roman
Kapak Tasarım: Ali Gürevin
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 256