Son zamanlarda sosyal paylaşım sitelerinde George Orwell’in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanından tam da 1984 yılında uyarlanan filminin,“Big Brother Is Watching You!”, “Büyük Birader Seni/Sizi İzliyor.” afişlerini görür olduk.
Peki ama neden bir anda aklımıza geldi Bin Dokuz Yüz Seksen Dört?
Aslında hiç unutulmayan bir roman Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. İngiliz edebiyatının ilk ve en ünlü anti-ütopik edebi eserlerinden birisi hem de. Orwell’in 1948 yılında “1984” adıyla kaleme aldığı roman, gerçekleşmesi çok da imkansız olmayan, hatta her gün adım adım yaklaştığımız bir dünyayı en çarpıcı gerçekliğiyle gözler önüne seriyor.
Büyük Birader ya da orijinal adıyla Big Brother tarafından en ileri safhada totaliter bir rejimle yönetilen, iktidar partisinin kendi çıkarları uğruna halkı uyuttuğu, onların isteklerini güttüğü; partinin çıkarlarıyla uyuşmayan düşüncelerin sessizce ortadan kaldırıldığı Okyanusya ülkesi. Avrasya ile savaşta yıllardan beri. Doğu Asya ile ittifak. Hayır, hayır. Doğu Asya ile savaşıyor. Yıllardan beri. Avrasya ile dost, Avrasya ile hiç savaşmadı Okyanusya.
Gerçeklerin, medyanın hatta tarihin partinin menfaatleri doğrultusunda yeniden yazıldığı; insanların evlerinde bile tele-ekranlar aracılığıyla izlendiği; düşünmenin, hisstemenin, sevişmenin yasak olduğu bir yer Okyanusya. Düşünce Polisi gece gündüz demeden sizi izliyor. Yakalanırsanız… Buharlaşırsınız. Adınız, resminiz, varlığınız, doğmuş olduğunuz gerçeği bile bütün belgelerden silinir. Yok olursunuz bu dünyaya hiç gelmemiş gibi.
Her yerde onu görüyor, onu duyuyorsunuz: “Büyük Birader Seni İzliyor.”
Tele-ekranlar bas bas bağırıyor: Üretimde geçen senenin rakamları iki katına çıkarıldı, ekonomide büyük atılımlar!
Bütün o uyduruk rakamlar ve gerçekler arasında kaçıp saklanabileceğiniz tek yer belki de zihniniz. Öyle mi gerçekten?
Gerçeklerin çarpıtıldığı bu dünyada belki siz de çoktan çiftdüşün’ün esiri olmuşsunuzdur:
“Savaş barıştır.
Özgürlük köleliktir.
Cahillik güçtür.”
Neden şimdi aklımıza geldi? sorusuna dönecek olursak cevabı o kadar da zor değil. Kitabı daha önce okumuş olanlar ya da yeni okuyanlar son zamanlarda içinde bulunduğumuz olaylar üzerine düşündükçe kendi kendilerine şöyle demiş olmalılar:
“Ben bu hikayeyi bir yerden biliyorum.”
George Orwell’in “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” romanı mutlaka okunması hatta tekrar tekrar karıştırılması, özellikle şu günlerde her satırının altı çizilmesi gereken bir roman. 1984 tarih olarak geride kaldı belki ama Orwell’in anlattığı dünya pek o kadar da uzak değil. Ne dersiniz?
İÇİNE ÇEKEN BİR DÜNYA: ZENO’NUN BİLİNCİ
EN İYİ 15 DİSTOPYA ROMANI
BİR HAYALE AŞK’IN ADI: ISABELLE
KUTSAL ELYAZMASI’NDAN İNSANLIĞA ÖĞÜTLER
AKRA’DA BULUNAN PEMBE DÜŞLER
ALTI AY SONRA ÖLECEĞİNİZİ BİLSENİZ NE YAPARDINIZ?
YAŞAMA UYAMIYORSAN YA YAŞAYANLARI YA KENDİNİ ÖLDÜR
ÖLÜMÜN BÜYÜSÜNE TAPINAN YAZAR: MİŞİMA!
ZAMAN İÇİNDE KAYBOLAN VE BULUNAN KİTAP: JOSÉ SARAMAGO – “ÇATIDAKİ PENCERE”
SİDDHARTHA “BİR HİNT DESTANI”
DÜN, BUGÜN VE SONSUZLUK
SALINGER’DAN HAYAT DERSLERİ
HEPİMİZ HAYATIN ANLAMINI ARAMIYOR MUYUZ?
“THE BOOK CHALLENGE”A GÖRE EN ETKİLEYİCİ 20 KİTAP
ASANSÖR FUARINDA BİR GARİP EDEBİYATÇI
KÜÇÜK PRENS: BÜYÜKLER İÇİN BİR ÇOCUK KİTABI
Gerçekten de biz bu hikayeyi yaşamaya devam ediyoruz. Garip tarafı ise kurban olacağını bilen koyun gibi aras sıra meleriz ama daha çok da melüm melüm olayları izlioyuruz. Kötü çok kötü.
Maalesef, çağımızı yansıtan bi kitap. Her ne kadar distopya gibi dursada bi o kadar gerçek.