
Masallar, olağanüstü hikayelerdir, sözlü edebiyatın temel taşını oluşturmak dışında, çocuklar için de büyük öneme sahiptir. ‘Masal dinlememiş çocuklar, büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizerler’ deyişi bundandır Cemal Süreyya’nın. Masallar, büyülü yerlerde geçen, içinde mutlaka iyi kahramanları olan sihirli öykücüklerdir, ancak ne yazık ki her masal, büyüleyici güzellikteki ortamlarda yazılmayabilir.
‘ Canterbury Masalları ’, son söylediğimize örnek oluşturacak cinsten İngiliz edebiyatının erken tarihlerinde (14.yy) yazılmış bir başyapıt. İngilizce’nin ilk yazılı eseri olması bakımından büyük önem taşıyan, içeriği zindandaki kölelerin masallarıyla zenginleştirilmiş masal kitabı . Shakespeare’den önceki en büyük İngiliz şair olarak İngiliz yazarların ‘ bizim Homeros’umuz, Goethe’miz ‘ sıfatlarıyla andıkları, birçoklarına göre ‘ Sevgililer gününün isim babası’ olan Geoffrey Chaucer tarafından yazılmış bu eser İngilizce’nin yeniden yaygın olarak kullanılmasında da büyük önem taşıyor.
Yüzyıl Savaşları’na katılan ve burada esir düşen, asırlar sonra ‘ İngiliz Edebiyatının Kurucusu ‘ olarak anılacak olan Chaucer, Londra dolaylarından Canterbury’deki katedralde bulunan Saint Thomas Becket Mabedi’ne doğru hac yolculuğuna çıkanların, yol boyunca birbirlerine anlattıkları hikâyeleri anlattığı masallar kitabında, zindanda kaldığı sıralarda diğer tutuklulardan dinlediği masalları da eklemiş ve ortaya adeta bir ‘ zindan eseri’
çıkmış. Kral Edward’ın onun için ödediği ‘ kurtulmalık parası ‘ ile salıverilen Chaucer, hayatının bu dönemini hiç unutmamış.
“Haset, hiç kuşkusuz en büyük günahtır; çünkü bütün öbür günahlar sadece bir erdeme karşı günah işler, oysa haset her türlü erdeme ve bütün iyiliklere karşıdır.” der Geoffrey Chaucer.
Bunlardan ayrı olarak yazarın bu hikâyelerini yazarken Giovanni Boccaccio’nin 1348’de başlayıp, 1351’de bitirdiği Decameron’da veba salgınını ele aldığı Floransa’sını anlatan Decameron Hikâyeleri’ nden büyük ölçüde etkilendiği ve kitabındaki hikâyelerin yapısı ile Decameron’dakilerin benzeştiği düşünülmektedir.
Ortaçağ İngilizcesiyle yazılan ve İngiliz Dili ve Edebiyatı ile ilgilenenlerin muhakkak edinmesi gereken başucu kitabı niteliğindeki kitap, ünlü yönetmen Pier Paolo Pasolini tarafından aynı adla filme de çekilmiş ve 1972 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülüne layık görülmüştür.
Son olarak Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan kitap aynı zamanda, kütüphanelerde bulunması gereken, Büyüklere Masallar kategorisinin ilginç örneklerinden birini de oluşturmakta.
Geoffrey Chaucer’in deyimi ile;
“İşte hiç mi hiç kararmayacak dört köz: Övünme, hırs, öfke, bir de yalan.”