2023/05/27

“Öğrencilerim bu kitabı bitiremedi.”

Dediğinde, adeta elinden kapar gibi aldım ve pis sırıtmamı göstererek, “ver bakalım, bir de ben okuyayım.” dedim, alaylı alaylı. Kitap halen orta masanın üzerinde bulunan yığının tepelerine yakın duruyor. İlk 33 sayfayı okuyabildim. Ama yığının üst taraflarında durması iyiye işaret. Biraz sonra içindekileri sıradışı bir biçimde anladığım kitapta, bahsettiğim yığın üzerinde duran kitap gibi, biraz zor bir kitap. Ne gam! Hayat zorlukları aşmamız için çok çeşitli yollar çıkartıyor karşımıza.

Simulakrlar-ve-simulasyon-jean-Baudrillard-Matrix-Asırlar, Gezegen için çok ufak bir “zaman” aralığı olsa da, bizim ömrümüzü geçirdiğimiz, üzerine de zaman artan aralıklar. İşin garip tarafı, bu kadar uzun süre içinde olduğumuz bu alem ile ilgili “kesin” bilgimiz hemen hemen hiç yok. Son bir iki yüzyılda, görece ilerleyen bilim bile, soruların, nasıl olduğu anlatır, neden olduklarının değil. Mesela; Ateş, yanıcı madde, ısı  ve havadaki oksijenin etkileşimiyle ortaya çıkar. Peki bütün bunlar neden olur? Bilim bunu açıklamaz.  Neden buradayız? Bilinmez. Neden beş parmağımız var? Bilinmez. Bu hayatın anlamı ne? Kim bilir?

Cevapların peşinde koşmaya yaklaşık 2714 sene önce başlamış insan. Bugün yaşayanların düşünce, davranış ve hallerine baktığımızda, pek yol alınmış gibi gözükmese de, koşuya devam ediyoruz. Plato’nun mağara alegorisini, konunun temelini oluşturmak açısından gerekli olabilir, fakat günümüzde, gölgenin kendisini bizzat ürettiğimiz koşulların içinde kaybolmuşken ve zaten söz konusu alegorinin sonuçlarının yaşayarak tecrübe ettiğimiz için, şimdi günümüz filozoflarına eğilmek çok daha mantıklı. Nede olsa zamanımız kısıtlı.

Çağımız düşünürlerinden, bana kalırsa en etkileyicisi, Jean Baudrillard. Günümüz siyasi ve ideolojik akımları reddeden bu zihin açıcı adamın, biz her çeşit ekran başında oturan bağımlı yığını tanımlayan çok keskin satırları bulunmakta. Örneğin, Üretimin irrasyonel olduğunu; tüketicinin, reklam gibi yollarla aldatılmasını göz boyayıcı bir oyun ve tüketicinin istediğini tehdit eden bir öğe olarak yorumladı. İlk Körfez Savaşı ile popülerliği artan Baudrillard’ın ismini, genellikle ortaya attığı Simülasyon Teorisi’nden bahsedilen satırlar takip eder, aynen birazdan olacağı gibi.

Simulakrlar-ve-simulasyon-jean-BaudrillardGirizgahta bahsettiğim kitap gibi okuması biraz zorlu olan, Simülakrlar & Simülasyon Teorisi 1981 yılında yayımlandı. Oldukça ilgi çekici olan Simulakrum (çoğulu Simulakra) mevzunun tam olarak kavramamı ise, kitaplar ve ya yorumları sağlamadı. Simülakrum’un ne olduğunu, bir gün porno izlerken kavradım.

Teknik imkansızlıklardan, yüksek moral değerlerinden ve ya inanıştan, ya da her ne büyük takıntının sebep olmasından bilemeyeceğim ama kabul ediyorum, ömründe hiç porno izlememiş insanlar olabilir, kendilerinin burada tenzih edip, şayet kitabı merak ettilerse, en yakın kitapçıya gönderip, konuyu anlamaları için yalnız başlarına bırakalım.

Spontan gerçekleşen ilişkiler (mesela saat sormakla başlayan diyalogun 30 dakika sonra yatakta bitmesi vs), fırıncının kızı fenomeni, karşı komşu irtibatı gibi konular öyle ya da böyle tüm  erkeklerin düşünce dünyasının vazgeçilmez temalarıdır. Porno evrenine bir göz atacak olursak bu temaların sayısız örnek ve serileri ile karşılaşırsınız.  Genellikle amatör bir kayıt havası verilmeye çalışılan bu prodüksiyonlarda, günlük hayatta birden gelişen olaylar gibi gösterilen mevzular konu edilmektedir. Her şeye hazır, uzun mesafe taksi müşterileri,  sokakta yürürken gördüğü ilk güzel kadına yaklaşıp sohbet ederek sonuca ulaşanlar, çok sıkılmış otostop mağdurları ve tabii ki çaresiz evkadınları. Kamera hep kayıttadır.

Ufak bir ipucu: Yeteri kadar porno izleyerek vakit geçirirseniz, bayanların farklı yerlerde, farklı şekillerde tekrar tekrar ortaya çıktığını  görebilirsiniz.

Mesela, muhtemelen Hindistan’da patlak veren toplu tecavüzler. Belki kast sisteminin etkisi yadsınamaz fakat, Çek sokaklarında olan neden orada da olmasın? Bu duruma şahit olup, gördüklerinin şehveti ile algısı bulanan nice delikanlı, tam da bu tarz yaklaşmaya çalışmaktadır karşı cinse. İşte o an, bu delikanlı bir Simulakra haline gelir. Olmayacak olan, yani aslında orijinalı olmayan bir varlığa, kendi başına benzeyerek varolan objeye (bu durumda kişiye) Simulakra diyoruz. Porno evreninde ki bu tema, olup bitenler, insanlar, olmayan bir gerçekliğin tasviridir. Yani bu olay, orijinal olaydan bağımsız, bir yeniden canlandırılmasıdır. Kopyanın kopyası durumu ortaya çıkar. Yapay bir, gerçek hayat öykünmesi. Genç, izlediği pornoyu sanki gerçekten seks yaparcasına haz alarak izlemektedir. Ekranda gösterilenler ne kadar (hardcore, bondage vs.) değişik olsa da, işin farkında olmasına rağmen, hazzını bölünmesini istemeyen izleyici görüntüye duyarsız kalır. Ekrandan yansıyan, cansız ve imajdan ibarettir. İşte buna sayın okuyucular, Simülasyon Evreni deniyor.

Ve biz burada yaşamaktan çok mutluyuz!

Jean-BaudrillardEğitim sistemi, öğrenme ve okul söz konusu olduğunda, adeta postmodern bir atasözü haline gelmiş şu cümleyi bilirsiniz: “ Gerçek hayatta ne işimize yarayacak ? “ Yalan yok, ben de çoğu zaman bu fikri aklımdan geçirmişimdir. Hayatıma kolaylık getiren şeylerin, öğrendiklerimin tecrübeye bulanmış hali olduğunu fark ettiğim vakitte, bütün öğretmenlerime küfür ettim.  Belki yılların yorgunluğuyla, belki vurdum duymazlıkla, matematikten, tarihe bütün derslerde diretilen yüzeyselliğin toplum hayatımıza verdiği hasarı düşünün. Her gün okuduğumuz onlarca bombalamaya, yüzlerce olaya, binlerce ölüye, gazete sayfasının çevirdikten sonra ve ya kanalı değiştirdikten sonra unutmamızı hatırlayın. Ve bunu yaparken, aslında, mesela Bodrum’da bar çıkışında, her sarı saçlı kadının peşinden “ay kisyu!!” diye koşan simulakra ile aynı kişi olduğumuzu idrak edin.

Günümüzde bir kadına, ” amınız ilgimi çekiyor ” diyerek onu baştan çıkartabilirsiniz. Bu iffetsiz biçim sanatta da galip geliyor: Sanatta karşılaşılan kabalıklar yığını şu tip bir açıklamayla aynı değerdedir: ” Geri zekâlılığınız, zevksizliğiniz ilgimi çekiyor.” Ve bu toplu şantaja, bu kurnazca kötü niyet şırıngalanmasına teslim oluyoruz.

                                                                                                                                  Jean Baudrillard.”

Cem TOPUZ

4400th@gmail.com

2 thoughts on “FIRINCININ KIZI SUNAR: SİMULAKRUM & SİMULAKRA!

  1. Simülakrlar & Simülasyon Teorisi Matrix te de ele alinmisti. Porno izlerken alinan haz aslinda GERCEK ama izlenen ne kadar gercekdisi yani simülasyon ise matrix te ki paralel evrende yasananlar da simulasyon ama biraktigi etki o kadar gercekti .. Guzel anlatmissiniz

Yorum Yapmasam Olmaz :)