2023/11/30

‘Pi’nin Yaşamı’ filmini bilenler bilir. Roman uyarlaması filmde, bir çocuğun sirk hayvanlarıyla dolu kayıkta, hayatta kalma çabası konu alınır. Kaplanın ortaya çıktığı ana kadar çakal, maymun ve zebra eşlik eder yolculuğa. İzleyenler katılır mı bilmem ama bence filmin en üzerinde durulması gereken sahneleridir bu bölümdekiler. Zira çakal, değişen şartlardan, okyanusun ortasında birlikte verilen yaşam mücadelesinden, rüzgarın hiddetinden, dalgaların azametinden vb. koşullardan hiç etkilenmez. Yaratılışında ki saldırma güdüsüyle hareket eder yalnızca; fırsatını bulduğu her sinsi anda, vahşice atılır. Önce zebrayı, sonra maymunu öldürecektir.

Life-of-Pi

Fikrimce, kayıktaki hayvanların her biri; birer insani motif taşır. Her biri, sokakta karşımıza çıkabilecek insan tiplerindendir. İşte bugün gazete köşelerinde yazan, yandaş televizyonların bol reklamlı programlarında, siz “hala neyi savunacak” sorusunun çengelini dahi koyamadan; fütursuzca konuşan aydınlar(!) Pi’nin kayığındaki çakalın ruh emsalidir. Hayır buradaki “çakal” kelimesi hakaret mahiyetinde değil. Bu sosyolojik bir tespit. Değişen ne olursa olsun, önlerine ne konulursa konulsun; aklın inkarıyla muktediri savunan bu kişiler, “çakal içgüdüsüyle” hareket ederler. Hepimiz, okul çağlarında okuduğumuz tarih kitaplarından; Metehan’ın ıslıklı oklarını biliriz. Metehan, attığı okun çıkardığı ses sayesinde komutasındaki askerlerin, aynı anda aynı yöne ok atmalarını bir meleke haline getirebilmiştir. Bugün, Başbakan’ın ağzından çıkan sözler de Metehan’ın ıslıklı okları gibidir. Aynı anda onlarca gazeteci(!) aynı cümlelerle, aynı savunmaları yapmaktadır.

Türkiye, koca bir varoluşçular ülkesine döndü. Absürtlük tüm coğrafyaya hakim oldu. O romanları okuduğumuzda, zihnimizde şu soru belirmez mi? Neden böyle yapıyorlar? Tüm bunlar oluyor ve hala başbakan savunuluyor; bu bir roman metnidir. Kafka’nın romanının karakterleriyiz hepimiz. Böcek olarak uyanıp bunu sorgulamayan, kendisine dava açıldığında, her celseye gidip gelen, tam itaat içinde olan bir ruhun izdüşümleriyiz. Yalanı ortaya çıksa bile ısrarla söylemeye devam eden, yolsuzluğu pazara düşse bile istisnasız inkar eden; yalanına itaat edenlerle, yalancıya itaat edenlerin tahterevalli aleminin parçalarıyız.

roman-sanati-milan-kunderaMilan Kundera “Roman Sanatı” kitabında, “Kafka büro hayatından, babasıyla ve kadınlarla ilişkilerinden; totaliterliği anlatan çıkarımlar yapılabilecek romanlar yazdı; ilişkilerinden ve ruhundan beslendi.” tespitini yapar. (Milan Kundera, Roman Sanatı, Can Yayınları, çev: Aysel Bora) Bugünün Türkiye’sinde ise siyaset, ne stratejiyi, ne tarihi, ne genel kültürü, ne iktisadı mesnet alır. Ve insanlara bunların hiçbirini öğretmez. Oysa Kafka’dakinin tam tersine bugünün Türk siyaseti, insan ruhunun derinliklerini, karanlık yanını çok iyi anlamamızı sağlar. Koca ülkeyi, başyapıt bir romanın sayfalarına dönüştürür. Dramatik sayfalara!

Saygıdeğer okur, bugünlerde şehrin sokakları reklam afişlerine çevrildi. Billboardlar, bez bayraklar, broşürler… Zihnimiz, sonu ünlemle biten sloganlara maruz bırakıldı. “Haydi Türkiye Büyük Oyunu Bozmaya!” Sahi oyunlarımız bozuldu bizim. Çocuklarımız ekmek kuyruğunda vuruldu. Kızlarımız sek sek oynayacak çağdaydı; bir saklambaca tutuştular ve bir daha dönmediler. Çocuklarımızın en büyük korkusu, top oynarken mahalledeki komşunun camını kırmak olmalıydı oysa. Kafalarına gaz fişeği değil, Necla Teyze’nin fırlattığı terlik isabet etmeliydi. Sahi oyunlarımız bozuldu bizim. Ağzımızın tadı kaçtı. Zencefil kaynattık, ballı ıhlamur içtik; düzelemedik.

Peter-Schlemihlin-Garip-HikayesiBazen bu kentin, İstanbul’un; mucizesine şaşıyorum. Bunca cinayete, buram buram kan kokusuna, küfre, para düşkünü müteahhitlerin salyalarının harcıyla dikilen bunca beton yığınına rağmen, ansızın bitiveren bir yağmurda; boğazın sularına düşen damlaların oluşturduğu küçük yıldızlar, romantik hayallere sürüklüyor sizi. Yeniden masallara inanıyorsunuz. Adelbert Von Chamısso’nun kaleme aldığı “Peter Schlemihl’in Garip Hikayesi” böylesine bir masal. Thomas Mann, kitap hakkında şunları söylüyor: “Chamısso’nun Schlemil’i bir masal, evet, hatta bir çocuk masalı olarak tanımlandı. Ama kesinlikle değil. Masal türüne dahil edilebilmek için öyküsel yanının çok belirgin olmasının yanı sıra, tüm groteskliklerine karşın ciddi ve modern bir yapı ve içeriğe sahip. Yazarın esas edebi başarısı, orta sınıfların gerçek davranış tarzını baştan sona kadar çok inandırıcı bir şekilde yansıtmasında yatıyor.

Kitaptan bir alıntı: “Fakat sen, sevgili dostum, şayet insanların arasında yaşamak istiyorsan, her şeyden önce gölgeye saygı göstermesini öğren, para sonra gelir. Yalnızca kendini ve içindeki iyiliği dinleyerek yaşamak istiyorsan, o halde nasihate ihtiyacın yok demektir.” (sayfa:88)

Gri giysili gizemli adamın, ceketinin cebinden çıkardığı süslü ve pahalı yalanlarla; gölgesini satın aldığı adamın öyküsünü anlatır  Chamisso’nun kitabı. Çocukların yarım kalan oyunlarını tamamlamak ve inadına masalların büyüsüne inanmak için!

(Adelbert Von Chamisso, Peter Schlemihl’in Garip Hikayesi, Aylak Adam Yayınları, çev: Etem Levent Bakaç, sayfa:88)

Dağhan Dönmez

daghan_donmez@mynet.com

Yorum Yapmasam Olmaz :)