
MAÇA KIZI
27 Ocak 1837’de St.Petersburg yakınında Kara Dere’nin bir köşesinde düelloda karnından vurularak terk-i diyar eyleyen Puşkin yazmış Maça Kızı ’nı. Bu hikâyede konu edilen kumar gibi kendi yaşamında da adeta ölüme meydan okuyarak varlığını kumar masasına sürmüş, şerefli bir adamdır Puşkin… Aşk aşk aşk. Bu meydan okumanın yegâne sebebi aşktır. Edebiyat camiasında tanındığı dönemde Puşkin’in hayatına George Charles d’Anthès adında biri girer. Puşkin, o sıralarda yazdığı birkaç imzasız mektup aracılığıyla, d’Anthès adındaki bu Fransız delikanlısının bayan Natalya Puşkin’e kur yaptığını öğrenir. 1837’de d’Anthès’i düelloya çağırır. Bu düello sonunda hayatını kaybeder. Kaderin cilvesine bakın ki, daha sonra bu düelloda ölümüne sebep olan adamın kızını zamanında Fransızcaya çevrilmiş eserleriyle etkilemiş ve kızın babasına küsmesine, hatta bir daha babasıyla hiç görüşmemesine neden olmuştur.
Puşkin çok genç yaşta ölmüştür ölmesine, ancak en azından yaşarken güzel yaşamış ve hayattan zevk almasını bilmiştir. Yazılarında çar karşıtı olması Puşkin’in çok işine gelmiştir. Çünkü çar bu isyankâr yazarı öldürmek ve bunun sonucunda bir kahraman yaratmak yerine, onu kontrol altında tutabilmek için balolarına ve davetlerine çağırmıştır. Böylece aristokrasinin içine giren Puşkin, bir yandan çarın davetlerini kırmazken, bir yandan da eleştirilerini törpülemiş olsa da devam ettirmiş ve sevenlerini kırmamıştır.
Bu yaşanan kötü olayı Hermann’dan dinleyen Lizavetti İvanovna ne düşündü? Yani…bütün bu tutkulu mektuplar, alevli yakarışlar, bu pervasızca ve arkası kesilmeyen izlemelerin nedeni aşk değilmiş! Para: evet. Onun bütün kişiliğini bürüyen aslında buymuş!.. Zavallı bahtsız kız. Ne çok üzüldüğünü tahmin edersiniz sizde.

( Puşkin, Maça Kızı, Oda Yayınları, s. 78 )