2024/04/19

Güney Afrika’yı ırkçılık başta olmak üzere, diğer pek çok sorunuyla beraber anlatma çabası öne çıkıyor. Artan suç oranları, fahişelik, beyazların tekelindeki paranın dönüşü, ülkenin yerli halkının zenginlikten pay alabilmek için başvurduğu her türlü yol ilginizi çekecek.

sahtekarEn hafif adlandırmayla ırkçılık “Apartheid” uygulamalarının kara derili halkın mücadelesiyle son bulduğu Güney Afrika Cumhuriyeti’nde “renkler” savaş, açlık, yokluk ve bir o kadar da bolluk, zenginlik ve refahın kime ait olduğunu imlerdi.  İşte, 1990’lardaki dönüşüm ve beraberinde gelen tüm karışıklığı anlatmaya çalışanSahtekâr daha önce “Doktor” adlı romanıyla tanıdığımız yazar Damon Galgut’un bu alt üst oluşa dair yeni anlatısı.

ZORAKİ ŞAİRİN PİS İŞLERİ

Roman, Güney Afrika’da yaşayan beyaz bir adamın hayatını değiştirmek için yaşadığı şehirden ayrılıp ülkenin küçük bir kasabasına yerleşmesiyle başlıyor. Ana karakter işinden ayrılmış, evinden olmuş ve şehrin keşkemeşinden uzaklaşıp şiir yazmak için ilham arayan amatör bir şair. Gittiği kasabada hayatına beklenmedik bir süreçte dâhil olan eski bir arkadaşıyla karşılaşıyor ve böylece şiir yazabilmesi için yeterince etmen olan bir macerada buluyor kendini. Aşk, aldatma ve aldatılma ve her türlü “pis” işlerle örülü bir macera…damon-galgut2

Romanın kurgusu başarılı. Ancak sorun sayılabilecek nokta mesajlarda! Yazar, Güney Afrika doğumlu ve beyaz.(Bunu belirtmemdeki neden “rengin” ülkede önemli bir yere sahip oluşu. Özellikle beyazların yüzyıllarca süregelen egemenliğini düşünürsek, ülkenin edebiyatında da önemli bir yer kaplıyor.) Dolayısıyla, Güney Afrika’yı ırkçılık başta olmak üzere, diğer pek çok sorunuyla beraber anlatma çabası öne çıkıyor. Artan suç oranları, fahişelik, beyazların tekelindeki paranın dönüşü, ülkenin yerli halkının zenginlikten pay alabilmek için başvurduğu her türlü yol kitapta akıcı dille verilmiş. Sorun, yazarın başlarda izlekle kurgunun beraber yol almasını sağlamışken sonradan bu dengenin bozulması.

Ülkedeki sisteme dair eleştiriler ve ahlak sorgulamaları havada kalıyor, tam olarak ne söylemeye çalıştığı bulanıklaşıyor, öfkelenmeniz gereken şeyler sessizce kabullenişe dönebilecek bir onay algısı yaratabiliyor. Varsa böyle bir amaç iyice tartışılır hale geliyor.

BENZER BİR ROMAN

Kitaba dair belirtilmesi gereken bir diğer husus ise Hunter S. Thompson’ın “The Rum Diary” romanını anımsatması. Thompson’un romanı 1960’lı yıllarda yazılmış, ancak basımı 1998 gibi oldukça geç bir tarihte olmuş. “The Rum Diary” the-rum-diary2ise Porto Riko’da geçiyor. Yine beyazların zencilere egemenliğinin olduğu bir bölgede… Ana karakterlerin büyük şehirlerden kaçışı, yeni bir başlangıç yapmaları ancak işlerin bekledikleri gibi gitmeyip ülkede dönen kirli işlere bulaşmaları benzer nitelikte. İki karakterin de yaşadığı aşk benzerliği özellikle dikkat çeken kısım bana kalırsa. Tek fark birinin sonunun masalsı, diğerinin hüsranla bitmesi. Her iki kitabın sonu da yine benzeşiyor. Büyük şehre geri dönme, işe başlama ve  yaşananları unutmaya çalışma…

Kitabın konusundan ve mesajlarından sıyrılıp biraz da dilinden ve hatalarından bahsetmek gerekiyor. Dili akıcı ve kuşkusuz bu çevirmenin başarısından. Ancak kitapta YKY titizliğine gölge düşürücek az da olsa yazım yanlışları olduğunu belirtmek gerek.

(Sahtekâr, Damon Galgut, Çev: Duygu Akın, 260 s., Yapı Kredi Yayınları)

DENİZ ANTEPOĞLU

denizantepoglu@hotmail.com

Yorum Yapmasam Olmaz :)