
İstanbul’u Dinliyorum Gözlerim Kapalı…
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı…”
Veli’nin edebiyata olan merakı ilkokul yıllarında başlamıştır. Bu dönemde “çocuk dünyası” isimli dergide bir hikâyesi basılmıştır.[1]Lise yıllarında ise tiyatroculukla ilgilenmiştir.
Orhan Veli’nin dikkat çekici olan özelliği, sokak dilini eserlerine yansıtmış olmasıdır. Şair, aruz ve hece ölçülerini şiirde kullanmayı gereksiz bulduğu için bu ölçüleri eserlerinde kullanmayı reddetmiştir. Yalın dille kaleme almış olduğu eserleri “Garip” adlı şiir kitabında toplayarak garip isimli akımın öncülerinden olmuştur. Garip adlı eser Türk edebiyatında hem yapıcı hem de yıkıcı bir özelliğe sahip olduğu için Türk şiirinde bir mihenk taşı olarak kabul edilmektedir.
Belirtmiş olalım ki, edebiyat dünyasında büyük çığır açmış olan bu şair, sokak dilini eserlerine yansıtmış olması sebebiyle birçok acımasız eleştirilere maruz kalmıştır. Yapılan bu eleştirilere Orhan Veli şu şekilde karşılık verir: “Aleyhimde yazılan yazıların, lehimdekilerden fazla olması beni memnun eder.” Bu eleştirilere rağmen Veli’nin gerçekleştirmiş olduğu “Garip” akımı edebiyat severler tarafından azımsanmayacak ölçüde benimsenmiştir.
Orhan Veli Hakkında Bilinen / Bilinmeyen Gerçekler…

İstanbul’u Dinliyorum
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalı Çarşı;
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa;
Güvercin dolu avlular.
Çekiç sesleri geliyor doklardan,
Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başında eski âlemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, lâf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum.
çok güzel bir paylaşım…