
![]() |
Howard Philips Lovecraft |
Bu açıdan Lovecraft’in çalışmaları doğaüstü (supernatural) korku edebiyatı kapsamında da değerlendirilebilir. Mitosunun içinde ileri geri hareketlenme veya dalgalanmalara rastlanmaz, bu nedenle de mitosu genel yazına yayılmadığı için de fantastik kurgu yazarı olmaktan oldukça uzaktır. Bu uzaklığın bir başka nedeni, yazınına sıklıkla yansıyan bilimsel ve psikolojik donelerdir. Gençliğinden itibaren pek çok bilim dalı ile yakından ilgilenen Lovecraft’in yazıları zaman zaman bilimsel verilerin izdüşümlerini de yansıtır ancak mitosunun barındırdığı öğelerin “kâbusa” benzeyen (kâbusları da pek çok korku edebiyatı yazarı için –bkz. Poe vb.- olduğu gibi, Lovecraft’in de ilham kaynaklarından biri olmuştur) ve çoğu zaman ucu açı bırakılan yapısı sebebi ile bir bilim kurgu yazarı olduğunu söylemek de zordur. Dönemin biyoloji, astronomi ve fizik alanındaki gelişmelerini takip eden (hatta astronomi alanında kaleme aldığı yazıları da mevcuttur) yazarın, insanın var oluşuna ve önemine yönelik kuşkucu yaklaşımı da şekillenir. Astronomideki gelişmeler ışığında insanın evrende bir nokta kadar bile fiziki değerinin olmadığının ayrımının, Lovecraft’in zaten hazırda bulunan skeptik yaklaşımına fazlaca etki ederek, Alman teorisyen Oswald Spengler’in modern Batı’ya karamsar bakışına yönelik teziyle birlikte, anti-modern dünya kurgusunu ve mitosunu oluşturmasına ön ayak teşkil etmiştir.
Öykülerinde sıklıkla ortaya çıkan “yasak bilgi” teması Promethean bir yapıdadır. Yasak, saklı bilginin peşindeki gerek bilim adamları, gerek bilginin ve kadim tanrıların peşindeki tarikatlar (bkz. Lovecraft’de gotik korkunun izleri), ulaştıkları bilgi tarafından yok edilmeyle karşı karşıyadır. Bilgi karşısında çaresizlik ve pişmanlık hüküm sürmektedir. Şüphesiz Lovecraft’in yazınındaki en tematik korku, “bilinmeyen”e karşı duyulan korku olmasına karşın, bunun en somut izdüşümü ise “akıl sağlığını kaybetme”ye yönelik duyulan korkudur. Küçük yaşta babasını kaybedip, annesini akıl hastanesine uğurlayan, içine kapanık, münzevi ve kâbuslarıyla boğuşan bir yazarın belki de kendi sahip olduğu en büyük korkunun kurgusuna yansımasına şaşmamalı. Tıpkı evrenin büyüklüğü karşısında insanın önemsizliği gibi, insanlığın kendisinden daha eski ve daha büyük herhangi bir şey karşısındaki çaresizliğini ve hiçliğini pesimist bir şekilde kurgusunun temeline yayarken, büyüklenme ve ego duyumunda en büyük dayanağı olan akli dengesini de kaybetme durumunun nasıl bir yıkım yaratacağının edebi anlamda en iyi anlatımı Lovecraft’in kurgusunda mevcuttur.
![]() |
Neil Gaiman-Clive Barker-Mike Mignola-Stephen King-Alan Moore -Brian Lumley |
Mektuplarının veya makalelerinin henüz Türkçe tercümesi bulunmuyor. İngilizce bilen okur için yabancı yayıncıların derlediği (Arkham House, Necronomicon Press, Hippocampus Press vb.) mektuplarının yanı sıra özellikle ek okumalar için tavsiye edebileceğim, tercümesi bulunmayan kitaplar ise: Lovecraft’in müziğe etkisi üzerine Gary Hill’in “The Strange Sound of Cthulhu” kitabı; Michel Houellebecq’ten “H.P. Lovecraft: Against The World, Against The Life”; okuduğum en muazzam inceleme olan Donald R. Burleson’ın (PhD) Lovecraft’in edebiyatını dekonstrüktif metotla masaya yatırdığı “Lovecraft: Disturbing the Universe” kitabı; kısmen Lovecraft’ten de bahseden ve total olarak korku edebiyatı tarihiyle ilgili ilginç bilgileri de barındıran Stephen King’ten “Danse Macabre”; internetten ücretsiz yayını da bulunan “Lovecraft: Fear of the Unknown” belgeseli; Hans Rodionoff ve Enrique Breccia’dan Vertigo’nun yayınladığı “Lovecraft” çizgi-romanı, gerek Lovecraft’in biyografisi, gerek yaşantısıyla yaratımının ilişkilendirmesi açısından (özellikle Cthulhu’nun telaffuzunun nasıl olması gerektiğine dair ilginç bir done de mevcut) oldukça önemli; bunların yanında daha pek çok biyografi ve inceleme kitabı mevcut, buna da yerimiz yetmediği için en önemlilerini saydım. Gerisini keşfetmeyi sizlere bırakıyorum.
Haftaya görüşmek dileğiyle…
Şimdi çıkıp Deliliğin Dağlarında’yı almaya gidiyorum…