
‘Yeldeğirmeni’nden denize sarpa sararak inen bir sokakta.
Vakit tamamdır diyorum. Ve sokağın sesi
Diyor ki değil daha
Vakit var daha .. ’
..
Ölümsüzlük, arkanda yaşayan bırakmakla ilgiliyse eğer, Cemal Süreya şiir dünyamızın ölümsüz şairlerinden biridir şüphesiz. Azizi Nesin’e göre; ‘dünyanın en küçük devleti’ , sevgililer için, hislerine tercüman.. Aşkın, sevginin, biraz da erotik şairi aramızdan ayrılalı tam 25 yıl olmuş. Her ne kadar, şu sıralar adına konulan ödülle ilgili olumsuzluklarla anılsa da, bundan hoşnut olmadığını düşünerek kendisini, büyük şairliğine yakışan şekilde, ölümsüzlüğüyle, yani dizeleriyle anmak istedik Cemal Süreya’yı…
‘Şimdi diyorum şimdi
Bir deniz, denizde vapur, gökyüzünde martı,
Semaverde çay olmalı,
Bir de çaya yaren.’
Kadını her şeyiyle aldı; açmazlarını, sevgisini, kutsallığını ve dişiliğini konu etti şiirlerine. Erkeğin anladığından fazlasıydı kadın onun dizelerinde, aşkın ve sevginin olmazsa olmazıydı, Afrodit’ten bu yana dünya onların sayesinden daha güzel bir yer olmuştu.
‘Tanrı
Bin birinci gece şairi yarattı,
Bin ikinci gece cemal’i,
Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı,
Başa döndü sonra,
Kadını yeniden yarattı.’
Yalnız kadınlar değildi elbet şiirinin konusu, insana dair her duygu yer bulurdu onun şiirlerinde. En anlatılmaz duyguların, kelimeler bulamadığımız anların soluğu olan dizelerinde, ‘ sizin hiç babanız öldü mü’ derdi örneğin, bir trafik kazasında aniden kaybettiği babasının ölümünü anlatırken: ‘ Benim bir kere öldü, kör oldum.’. Aniden görmemeye, en temel duyusunu kaybetmeye benzetir biricik babasının kaybını. Her ne kadar kendisi, -‘ Kars ’adlı şiirini, Kars’a gitmeden önce yazması gibi – şiiri babasının ölümünden çok önce yazdığını beyan etse de sonradan, annesini küçük yaşta kaybetmiş, göçü yaşayan biri olarak acının anının farklı olması, dizelerini değersiz kılmamakta şiir bugün de aynı duyguları hissettirmektedir okuyucuya.
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
söylelemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Yanar gözbebeklerinin içi.. Sabun gibi yakar gözlerini, babasının ölümünden duyduğu acı .. Böylesine içten, çağıl çağıl akan bir deredir onun duyguları. Akar dizelerine ve oradan okuyanın yüreğine…
KARS
Öyle güzel ki ölürüm artık
Beyaz uykusuz uzakta
Kars çocukların da Kars’ı
Ölüleri yağan karda
Donmuş gözlerimin arası
Sen küçüğüm sımsıcak
Ne derler ona – bu kızakta
Boyuna türküler yakıyorsun ya
Sanki her türküden sonra
Hohlasan gök buğulanacak
Anla ki her durakta
Yok sınırları aşkın
O iyi yüzlü Tanrı
Beklesin dursun bizi
Kurduğumuz rahat tuzakta
Nasıl olsa yine bir gün
Döneriz bu yollardan geri
Senin bir elinde bir mendil
Öbüründe kuş sesleri…
Küçük yaşta yaşadığı büyük acıları, ve göç olayını Zuhal Tekkanat’a yazdığı bir mektupta şöyle anlatır Süreya ;
‘Bizi bir kamyona doldurdular. Tüfekli iki erin nzearetinde. Günlercer yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu…’
Annesi küçük yaşta kaybetmiştir şair, üvey annesinden de tabir-i caizse epey çekmiş, sonrasında babasını bir trafik kazasında henüz yüzleşmelerini yaşayamadan, aniden kaybetmiştir. Bir trajedidir hayatında babası Cemal Süreya’ nın. Macası ise kahramanı, oğluna ismini verecek kadar çok sever Memo amcasını. Ancak çok sevdiği amcası, baba yarısı yanında da olsa o şiirlerinde annesini arar hep : Beni öp sonra doğur beni adlı şiirinde ‘ Annem çok küçükken öldü. Beni öp, sonra doğur beni .’ demesi bundandır.
BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ
Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.
Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.
Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.
Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.
Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.
Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
– uykusuzluğun sütlü inciri –
kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.
Sevgisini dile getirirken kelimeler bakımından seçici, duygularıyla cömerttir. ‘ Sevmek ne uzun kelime..’ der sevgisini anlatırken Cemal Süreya. Gönüllere dizelerden bir taht kurmuştur. Şiirlerinde sevgiliye söylenen dizelerle anılır, her söyleyişte, tekrar ve yeniden aşk gibi..
‘hicbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
…”
Cemal Süreya şiir kitapları için tıklayınız.