
Argo kelimesinin Türk Dil Kurumu’nun neşrettiği Güncel Türkçe Sözlük’te iki anlamı vardır:
1. Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoğunlukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim.
2. Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim.
Kelimenin kökeni, Fransızca argot kelimesidir ve etimolojisi XVII. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Buna rağmen argot sözü, çok tutucu olan Fransız Akademisi’nin sözlüğüne ancak 1740 yılında girebilmiştir. Eskiden “hırsızlık zanaati” veya “hırsızlar esnafı”; başka bir açıklamaya göre de “dilenci esnafı” anlamına gelen bu kelime, şimdiki anlamını yaklaşık olarak 1690 yılında kazanmıştır. Argo, Avrupa’da gazete sütunlarına kadar geçmiş, hakkında değerli yazarlar tarafından makaleler, kitaplar basılmıştır.
Türkçe’de de argo dili çok gelişmiştir. Ancak argo denildiği zaman ilk olarak “külanbeyi ağzı” anlaşılmaktadır. Türkçe’deki gerçek argoyu “halk dili”, kaba ve aşağılık dil” gibi sınıflardan ayırmak gerekir. Türkçe’ye yabancı dillerden giren ve argo kılığına giren sözlerin yüzde sekseni Rumca ve İtalyanca başta gelmek üzere, Ermenice, Latince, Fransızca, İngilizce ve başka dillerden alınmıştır. Hangi dilde olursa olsun argoyu meydana getiren kavramlar çoğunlukla hırsızlık, dolandırıcılık, yağmacılık gibi sosyal kötülüklerden meydana gelmiştir. Bu yüzden argodaki sözlerin çoğunluğu kadını, içkiyi, esrarı tanımlayan anlamlarla, dövmek, sövmek, sarhoş olmak, yalan söylemek gibi sözlerden doğmadır.
Argo, genişliği ve kalabalıklığı nedeniyle en çok İstanbul’da rağbet görmüştür. Eskiden külhanbeyleri İstanbul’un Kasımpaşa, Kumkapı, Yenikapı, Aksaray, Tophane, Beşiktaş, Üsküdar gibi tulumbacılık teşkilatının en çok göze çarpan semtlerindeki tulumbacı veya çalgıcı kahvelerinde toplanırlardı. Bunlar, bulundukları kahvelerde mani söyleyip saz çalan kimselerdi ve onların kendi aralarında kullandıkları dil hızla yayılmaktaydı.
Türk Edebiyatında Argo
Tanzimat’tan evvel argoya önem verenlerin kimler olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber Divan edebiyatında ve hatta daha önceki yüzyıllarda yazılmış eserlerde argoyu kullanan pek çok şair ve yazar göze çarpmaktadır. 1074 yılında Kaşgarlı Mahmud tarafından kaleme alınan Divanü Lügati’t Türk’te argo anlam taşıyan pek çok sözcüğün kullanıldığı görülmektedir. Örneğin “oyuncak” anlamına gelen ohşagu kelimesinin ikinci anlamı “kadın” olup argolaşmış bir kelimedir.
Divan edebiyatından Tanzimat’a kadar uzanan dönem boyunca argonun kullanımı sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Muallim Naci’nin “Bir çakış çaktık ki, Şeyhim aşkına bizler bu şep!” mısrasındaki çakış çakmak deyimi rakı içmek anlamına gelir ve argonun ta kendisidir.
Neyzen Tevfik birçok eserinde ve basılmamış şiirlerinde argoyu kullanmaktan büyük bir zevk duymuştur. Mehmet Akif Ersoy, birçok tasvirinde argoya değer vermiştir.
“Otur biraz çakalım…
Onun bi dalgası olmak gerek: tonel geçiyor.”
–Safahat, “Meyhane”
Ünlü romancımız Hüseyin Rahmi Gürpınar da birçok eserinde argoyu kullanan yazarlar arasında yer almaktadır. Peyami Safa, Server Bedi takma adıyla yazdığı “Kartal İhsan’ın Maceraları” ve “Cingöz Recai” adlı eserlerinde argoyu çokça kullanmıştır. 127’de yayınladığı “Hey Kahpe Dünya!” ve “Sabahsız Geceler” adlı romanları ise baştan aşağı argo ile süslenmiştir.
Nurullah Ataç, Karacaoğlan’dan ilham alarak söylediği şu dört mısralık şiirinde “dümen kırmak” deyimiyle argoya yer vermiştir.
“Bırakarak bu gülşeni
Eve kırdım dümeni
Yoksa bizim kadın beni
Döver herif diye diye.”
Akbaba dergisinin 21 Şubat 1968 tarihli sayısında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın argolaştırdığı, aslen Suavi Süalp adlı bir şaire ait olan bir şiir göze çarpmaktadır.
“Ayten’e Seranat
Ayıp senin yaptığın Ayten…
Yuttum mu sanıyorsun heyhat…
Teessüf ederim…
Ellerini yıka da öyle yanıma yat…
Niçin gecenin maviliğini üstüme örttün, söyle…
Su koyuvermekten ne zevk alıyorsun böyle…
Efendim? Bir şey mi dedin, anlamadım…
Ruj lekesiyle kalbimi çalan kadın…
Erenköy, Çamlıca, Moda ve Maçka…
Ne yapalım şekerim olduk bir kere laçka…
Asılma depoya gider, dedik ya…
Tosladın mı şimdi duvara tereyağ…
Ne de olsa Avrupa görmüş adamın hali başka…
Yine sıfırdan başlayalım doksan dokuza kadar…
Sonrası yüz… anlarsın ya… Sende vardır radar…”
İkinci Yeni şairlerinden İlhan Berk ve Cemal Süreya’nın şiirlerinde de yine argodan örnekler göze çarpmaktadır:
“Denize bakan evler gibiydim seninle.
Dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle
Beni şey et gülüşlerini bekleyeyim”.
–İlhan Berk (Ben Senin Krallığın Ülkene Yetiştim)
“Orospum olan yanlarını ve arkalarını
İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutmadım”
(Bu araştırmada ana kaynak olarak Ferit Develioğlu’nun Türk Argosu adlı eserinden faydalanılmıştır. Aydın Kitabevi, genişletilmiş 6. baskı, 1980)
sevgi.ekicigil@gmail.com