
YOLDA – Jack Kerouac

Bu argüman ile bir süre mücadele edip, ufak karar değişikiliklerine cesaret edebileceklerin ilk akla gelen fikirleride basmakalıp projelerdir: Köye yerleşip kendi domatesini kendin yetiştireceksin. Yazlık mekanlardan birine yerleşip kafanı dinleyeceksin. Uzun boylu değişikliklere kıçı yemeyen bir diğer kaçış tayfasıda, kurslar vasıtası ile özgür olacağı, bir ara izlediği İtalyan, İspanyol ya da Fransız filmlerinden hayallenerek, ticarethanelerin mutfaklarına musallat olmaya çalışmakta şu zamanlar.
Kendinin ve sevgililerinin karnını doyurabilmek için gece bekçiliği, pamuk toplayıcılığı gibi birçok günlük işe girip çıkıyor. Arada bir yerlere kaybolan Dean’ın ise genellikle eski sevgili ve karıları ile başı dertte. Günler içmekle ve oradan oraya varolmakla geçiyor. Emin değilim fakat ilk Yol Tribi kitabı Yolda’dır sanırım. Daha sonra yapılmış birçok eser bu kitabın arka fonunu ödünç almış gibi. Sağında ve solunda hiçbirşey olmayan, tek tük bodur bitkilerin cılız cılız durduğu, dümdüz ovalarda, ucu görünmeyen dümdüz yollar. Güneş. Artık başka bir algılayışa geçmiş zihinler. Mesela The Doors bu kitap yazılmamış olsaydı ortaya çıkmayacaktı der Ray Manzerek ve O’nu onaylarcasına The Doors müziği ile bu kitap mükemmel uyum göstermektedir. Easy Rider, Paris Texas, Thelma & Louise ve Fear and Loathing in LasVegas filmlerini izlerseniz Beat’ın isim babası olan J. Kerouac’ın çocuklarını görmüş olursunuz. Ayrıca her kitapta olmayan birşey daha var. Bu kitabın müziği var. İçinde bulunduğu dönem ve mekanın önerdiği gibi, sayfalardan sürekli jazz müziği çıkmakta. Charlie Parker ve Miles Davisdönemlerinin tam ortasında bir yerlerde.
Peki bu kitabı okuyup, ertesi gün istifayı basıp ilk şehirler arası yolda otostop çekmeye başlayıp Memet emmi’nin domasteslerini toplamaya mı gitmeliyiz?
(Jack Kerouac, Yolda, Çev. Can Kantarcı, Ayrıntı Yayınevi)
Cem Topuz