
“Yemek sanattır” mottosu buram buram yankılanırken Uygulama Mutfakları, Yemek Kursları, Mutfak Sanat ve Gastronomi Bölümleri akın akın yayılıyor, her geçen gün artıyor. Sanat ile yemeğin kesişimi daha eskilere dayanıyor elbette. Örneğin yemek, büyük ve gösterişli sofralarla sadece üst sınıfın nail olabileceği bir tecrübe olarak yansır beyaz perdeye. Hatta Luis Buñuel’in meşhur filmi “Burjuvazinin Gizli Çekiciliği“ (Le charme discret de la bourgeoisie) genel ahlak kurallarını sorguladığı önemli sahnesi yemek masasında geçer.
‘Yemek Sanat mıdır?’ tartışmasına yığınla cevap bulunabilir tabii fakat ben plastik sanatlarla beraber yemeklerin sanatla nasıl yakınlaştığına dair bir şeyler söylemek istiyorum. Bilmem dikkatinizi çekti mi sergi açılışlarına gün geçtikçe daha çok önem veriliyor. Artık serginin temasına göre şekillenen açılış kokteyleri, sunumları hem göz dolduruyor hem de ‘sanata saygı sunumu’olarak ortamı ve görücüleri şenlendiriyor. Sakıp Sabancı Müzesi’nin Monet açılışında sunduğu atıştırmalıkların çiçek şekli, Whitney Museum açılışında Yayoi Kusama’ya atıfla puantiye desenli kurabiyeleri gibi. Müze restoranları artık sanatçı eserlerine gönderme yaparak oluşturdukları menülerle sergi aralarında verilen molalarda bile eserlerden kopmamayı sağlıyor.
Müzelerin bu güzel sunumlarına ek olarak restoranlar sanatçıların eserlerinden yola çıkarak görsel şölenler sunuyor ve bu sayede müzede görmeye alıştığımız eserler gündelik yaşantımıza da usulca yanaşıyor. Saint Paul de Vence’deki La Colmbe d’Or restoranı bu duruma örnek. Miro, Leger, Picasso, Calder gibi birçok ismin eseriyle bütünleşerek yemek tecrübesi sunan restorana benzer bir diğer rastoransa Londra’daki Pharmarcy, Damien Hirst’un enstalasyonu.
Türkiye’de böyle örnekler var mı diye sorarsanız Taksim Changa restoran ve sergi karşımıyla size farklı bir deneyim yaşatacaktır benden söylemesi. Nermin Er, Elvan Alpay, Emel Kurhan, Ferhan Kızıltepe, Ahmet Elhan gibi isimlerin eserlerinin duvarlarda sergilendiği bu sunum görmeye değer.
Benim tercihim ise üretilen yenilebilir enstalasyonlar. Art Basel Miami’de uzun süredir ünlü şeflerle birlikte çalışan Jennifer Rubell, performansına katılımcıları da dahil ediyor ve sanat kurumlarının sınırlarını deldiği yerden ya bal akıtıyor ya da pamuk şekeri. Sanat sever aşçılara ve sanatçılara sesleniyorum: bizim neyimiz eksik! Fast food toplumuna yaraşır hem sanatlı hem de tıkınmalı günler yakındır benden söylemesi 🙂
Jennifer Rubell eserleri için:http://jenniferrubell.com/works
Müze ve yemeklere dair:http://www.brendamaygallery.com.au/details.php?exhibitionID=161
Lale Gülensoy
“Biraz daha ye, ya da annenin kalbini kır” 😀 yaratıcıymış
ohaaa donutlara bak 🙂 çocuklarda yumulmuş hemen
Benim çocukları pamuk şekeri odasına soksam çıkartamam :O